[O Büyük Siyah Gözler!..]
Açıldı sak-ı yer ben şamdan arar gezerim
Ağardı riş-i siyahım civan arar gezerim
Bulgurlu’nun bu çobanı köyde bir hüsn-i şöhrete malik değildi. Herkes ona tembel derdi. Hıfz ve sıyanetine tevdi edilen koyunların sütlerini kâfi bulamayan kuzular bile meleyerek bu çobanın ihmalinde feryat ediyorlardı. Ray ettiği sürünün güzergâhındaki bağ ve bahçeye sahipleri keçilerin asmalara, ağaçlara verdikleri zarardan, ettikleri tecavüzden birkaç kereler şikâyet etmişlerdi. Köyün, köşe-i inziva-yı tabiatta hayat-güzar sükûn ve sükûnet olan, ihtiyarları da lisana gelerek titreyen parmaklarıyla uzaktaki dağları, ormanları gösterip “Oraya, ta oraya!” derlerdi.
(…)
“Merhum Derviş Paşa”
Sabah refikimiz pazar günkü nüshasında “Teessüf-i Azim” ser-namesiyle şu satırları yazıyordu:
Cenab-ı hakkı la-yezal padişah-ı hamidü’l-hısal efendimiz hazretlerinin ömür ve afiyet-i cihan-kıymet-i şehenşahlarını müzdad ve firavan buyursun amin.
Kudema-yı müşiran-i azamdan yaver Ekrem İbrahim Derviş Paşa bir müddetten beni düçar olduğu hastalıktan reha-yab olamayarak dün gece saat yarım raddelerinde ircii emr-i celiline lebbeyk-zen icabet olarak azim-i cennat-i aliyat olmuştur.
(…)
Merhum müşarünileyh kabiliyet-i mahsusa-ı askeriyesini zamanıyla bi’t-tayin gönüllü olarak dâhil olduğu silk-i celil-i askerîde az vakit içinde terakkiye başlayıp sırasıyla kat-i meratib eyleye eyleye bin iki yüz yetmiş sekiz senesi rütbe-i müşiriyi ihraz etmiştir ki şu hesaba göre otuz altı senelik bir müşirdi demek olur. (…)