İktisad-ı İçtimai
-4-
İktisad-ı içtimai bir ilim midir, bir fen midir, sual-i mühiminin cevabı zannederiz ki tafsilat-ı mebsutadan kolayca istinbat edilir.
Tafsilata girişmeyerek şu kadar söyleyelim ki nazarımızda ilim âlem-i hakikatin tetkiki, gerek mazide gerek hâlde mevcut olan şeyin muayenesi demek olup fen ise bir âlem-i hayalî icadı için bir gayret yahut hiç olmazsa hâlihazırdan daha iyi olması lazım gelen ve olabilen şeyi tayin ve tarif için bir tecrübedir. Pekâlâ, acaba iktisat-ı içtimai mevcut olan şey ile mi yoksa mevcut olması lazım şey ile mi meşgul oluyor?
Buna derhâl bir cevap verebiliriz: İktisad-ı içtimai hem biri hem diğeri; hem hakikat hem hayal ile meşgul olmalıdır. O hâlde hem ilimdir hem fendir. İktisad-ı siyasi dahi bu iki sıfatı birden cami, iki ciheti birden havi değil midir? Biri hâlde ve mazide hadisat-ı iktisadiyeyi tetkik eden ilimdir; diğeri -mümkün olduğu kadar nafi bir surette tekemmül etmesi için ne yapmak lazım olduğunu göstererek- istikbali tayin için ilimden istiare eder. İktisad-ı içtimai hakkında niçin böyle olmasın? Bu nokta-i nazardan iktisad-ı içtimaiyi tefrik için bidayetten bir sebep görülemez.
(…)
Ufukların bile meri değil; demek bu suhur
Sema karînse de bir meskat-ı amik-i firak;
Nazarlarımda melal-i dühur-ı istiğrak,
Tahassüste ayandır bir iştiyak-ı dühur.
(…)