-Defter-i Seyahatten Mahreç Sahifeler-
Trablusşam 24 Teşrinievvel gece.
İskelenin hayli uzağında demirlemiş olan vapurdan karaya kadar sandal seyahati epey uzun sürdü. Fakat sandal tabirine bakıp da bizim Boğaziçi varakalarını göz önüne getirmeyiniz, bindiğimiz sandal beher küreğinde birer kişi çalışır dört çifte şu hesapça sekiz kürekçili cesim bir mavnaydı.
Trablusşam’ı uzaktan ve pek sathi bir surette bilirim, 1305 senesinde bir ay seyahat-i Mısır’a gittiğim zaman Suriye sahil yolunu tercih etmiştim, o zaman vapurumuz Trablus pişgâhında birkaç saat durmuş, ben de karaya çıkıp memleketi şöylece gezmiştim. O zamanın hatırası olarak Trablusşam birisi sahilde birisi dâhilde olarak iki kasabadan müteşekkildir, birbirlerine mesafeleri yarım saat olup mükemmel bir şose ve güzel bir tramvay ile merbuttur.
(…)
Mekteb-i İdadi matbaa karşısında, hakikaten güzel bir binadır. Tramvay önünden geçiyor. Şakirdanın elbise-i muntazamalarıyla bir resimlerini çıkardım, gayret ve dirayeti mektebin hâl-i intizamından nümayan olan Müdür Beyefendi’ye yadigâr olarak İstanbul’dan göndereceğim.
(…)
Bugün pek mütessifim, Trablus’un meşahir-i ulemasından meşhur Risaletü’l-Hamidiyye müellif Hasan [Hüseyin] Cisrî Efendi Hazretleri dün lutfen ziyaret-i acizaneme gelmişler, beni bulamamışlardı. Bugün ben de devlethanelerine gittim, kendilerini bulamadım.
(…)
Mabadı gelecek nüshaya