Arzu-yı Melhuz
“Ressam Halil Beyefendi”
İnsan bedayi-i sanattan güzel bir şeyin tarifini işitip beğenecek olursa asıl maarifi de görmek, maarifi gördükten sonra onu vücuda getiren zatı da tanımak ister. Bu tabii bir haldir, bu hale göre 365 numaralı nüshamızda tarifi münderiç olan levha-i dilruba ile bunun sanatkâr-ı zi-liyakatini görüp tanımak arzusu –ümit olunur ki- Servet-i Fünûn kariin-i kiramından birçok zevatın gönüllerinde bir ufak yer tutmuş olsun. İşte bu nüshamızda o arzu-yı melhuzu ifaya muvaffak oluyoruz: Karilerimiz şu sayfalarda hem levha-yı temaşa edecekler hem de bunun saniini.
(…)
Şimdi biraz da Halil Beyefendi’ye bakalım.
Görüyorsunuz ki musavver-i pür-hüner kâr-gâh-ı sanatında itmamına çalıştığı bir levha-i güzinin karşısında bulunuyor. Levhanın mesela semasında dolaşan bir ebr-i mülevvenin denizine initaf edecek saye-i gülgunundaki rikkat ve letafet ve şeffafiyete mutabık reng-i dil-peziri bulmak için o sihirkâr palet üzerindeki boyaları karıştırırken hafif bir gıcırtı ile açılan kapıya doğru başını çevirip bakıyor. (…)
M.N.
[İmza: Diran Çırakyan]