Ziya Müessir Bir Devadır
“Ziya girmeyen yere hekim girer.”
Kâinatta teneffüs eden, yaşayan her şey ziyanın tesirat-ı hayat-bahşası taht-ı tesirindedir. Seyr-i şemsi takip eden ve afitab-ı alemtaba bila-aram nigah-ı aşıkanede bulunan bazı ezharı bildiğimiz gibi madeniyatın hatta ahcarın bile ziyadan müteessir kaldığını ve bazı taammülat ve imtizacata duçar olduğunu görmekteyiz.
Ziya, lahm-ı cari hükmünde olan kanın kırmızı rengini (emoglobin) ve nebatatta vücudî sıhhate delalet eden yeşilliği (klorofil) tezyit eyler.
Ziya, gıda ve hava ile birlikte “sehpa-yı hıfzıssıhhati” teşkil etmektedir.
Ziya ve hararetle insan kendisinde bir hüsn-i hâl hisseyler; ziyadan mahrumiyet atalet-i bedeniyeyi, ziyade bir fakru’d-demi, istiskaata istidadı tevlit eyler. Mamafih hangi mevsimde olursa olsun şiddet-i hararet ve ziya marizi it’ab edecek kadar tul-ı müddet tesir eylememelidir.
(…)