';
546. Sayı / 9. Sayfa

Miladi Tarih: 1 Eylül 1901

Rumi Tarih: 19 Ağustos 1317

8. Sayfa
1 Yazı
10. Sayfa
2 Yazı
Saye-i Kemalat-ı Sermaye-i Hazret-i Padişahide Diyarbekir’de Müceddeden İnşa Olunan Hamidiye Sanayi Mektebi
On Dokuzuncu Asırda İlm-i Hayatın Terakkisi [*]

[*] Asar-ı ecnebiyeden iktibas ve tercüme edilmiştir.

Bir asır, tarih-i medeniyet içinde pek kısa ve hele insanın temeddün etmezden evvel hâl-i vahşette geçirdiği uzun devre nispet edilirse pek ehemmiyetsiz bir müddettir. Fakat kendi hayatımızla mukayese edersek yüz senelik zaman bize ne kadar uzun görünür. Lakin yüz sene nihayetinde cemiyet-i beşeriye kâmilen tebeddül etmiş bulunur.

Medeniyetin yüz sene evvelki hâlini şimdiki derece-i terakkisiyle kıyas edersek bir asır esnasında meydana gelen tahavvülatın pek azim olduğunu ve bu hususta on dokuzuncu asrın ondan evvelki asırlara faik olduğunu görürüz. Evvela, buhar makinesi insanın kuvvetini pek ziyade tezyit etti; onun sayesinde sanayi evvelki asırlardan hiçbirine nasip olmamış derecede ilerledi. Yine o sayede bugün karada olsun, denizde olsun gayet sürat ve suhuletle dolaşmak mümkün oluyor. On dokuzuncu asrın şerefi yalnız buhar makinesiyle değildir. Elektrik de sanayiye o devirde tatbik edilmiştir. Buhar bizi saatte yüz kilometre götürürken, şimdi elektrikle iki yüz kilometre gitmemiz yaklaşıyor. Ondan maada artık arzı bırakarak havada uçmak için ümitlerimiz ziyadeleşiyor. Yine elektriğin tatbikatından olan telgraf, akvam arasında münasebatı tezyit ederek, dünyayı büsbütün küçülttü. Telefon, sesi pek uzak yerlere naklediyor. Asvatımızı, harekâtımızı zapt eden fonoğrafla sinematoğraf da geçen asırda ihtira olundular.

Sanayiyi bırakarak bir de fikr-i insanın bu yüz sene tarafında izharına muvaffak olduğu hakayık-ı ilmiyeyi nazar-i dikkate alırsak hayretimiz tezayüt eder. On dokuzuncu asra “ilm asrı” namını vermekte tereddüt edemeyiz. Ulumdan en ziyade mazhar-ı terakki olan da ulum-ı tabiiyedir. Tabiatın son yüz sene esnasında vakıf olduğumuz esrarının tadadı ciltler dolduruyor. Yalnız bir kısmını arz etmek istenilince – insanın tabiat içinde mevkisini ve mahlukat-ı saire ile münasebatını bildirdiği için – bize  göre en mühim olması lazım gelen “ilm-i hayat”ı intihap etmek münasip göründü. Bu makalede ilm-i hayatta meydana gelen keşfiyatın en büyüklerini arz ve bu keşfiyattan istintaç edilen kavanine dair mülahazat beyan etmek istiyoruz.

Hücre Nazariyesi

(…)