Bir evde bir sanatkâr bulunduğu zaman hane halkının az çok o sanata vukuf peyda etmeleri tabiat hükmünü alır. Doktor İzzet bize damat olmazdan mukaddem masaj denilen şey hakkında bir muharririn peyda edebileceği kadar da malumatım yok iken iki seneden beri tabib-i mumaileyh ile devam eden musahebat ve muhaverat-ı pederane ve ferzendane beni bu sanat-ı acibenin hakayık ve dekayıkına gereği gibi vakıf eyledi. O kadar ki doğrudan doğruya nazar-ı müşahedemden geçen bazı muvaffakiyat-ı icazkâranesi olmasaydı bile yalnız peyda eylemiş bulunduğum malumat-ı nazariye üzerine karilerime bir icmal arz etmeliydim. (…)
Masaj ki Osmanlıca olmak üzere “tedavi-i bi’l-mesh” tabir olunmaya başlamıştır. Bir keşf-i cedit, bir sanat-ı cedide değildir. Bana sorsalardı Frenklerin bir kelime ile eda ettikleri şu manayı bir cümle ile eda etmek tarikine gitmeyerek yine kelime-i vahide olmak üzere “delk” derdim. Ama birtakım zevzekler bu kelimeyi lamın kesriyle okuyarak kahkahalar ile güleceklermiş. (…)