';
369. Sayı / 10. Sayfa

Miladi Tarih: 7 Nisan 1898

Rumi Tarih: 26 Mart 1314

9. Sayfa
1 Yazı
11. Sayfa
2 Yazı
Musahabe-i Fenniye

Enfluenza yine kendini gösterdi –  Burada ve İzmir’de – Halkta telaş yok – Hastalık yeni mi eski mi? – “Revü Medikal [Revue Médicale]’in ifadesi – Ağdiyenin tabâyi’-i beşere tesiri – Et ve sebze – Şiddet ve hilm –  Pastırma et lokmasıdır – Doktor Şenk [Leopold Schenk] haklı mı haksız mı? – Kız mı, oğlan mı? –La Ferond ve Nasyonal gazeteleri ve mesele-i istinas – Balon mu, şimendifer mi? – Kızak mı, vapur mu?

Bir iki haftadan beri şehrimizde hemen hiçbir aile keyifsizlikten kurtulamadı. Çok şükür ki hastalık şiddetli olmuyor. Bir nöbet, bir sıkıntı, iştahsızlık, bulantı, mafsallarda kırıklık, bütün vücutta bir rehavet… Sonra bir nezle başlıyor, baştan göğse iniyor, birkaç gün tesirini gösteriyor. Yazla kışın hadd-i faslı olan bu günlerde, senenin bu mevsiminde soğuk algınlıkları, hafif ve şedit nezleler, az çok neşesizlik, kırgınlık eksik değildir. Şimdiye kadar da bu arızalar havaya hamlolunagelmiştir. Birkaç seneden beri enfluenza diye yeni bir hastalığın vücuduna kâni oldular. Halk buna paçavra hastalığı diye isim taktı. Vücudu hurda-haş ederek paçavraya çevirmesinden dolayı olmalı ki bu ismi münasip gördü. Etibbâ bu moda hastalığın mahiyetini tetkik etti. Mikrobunu buldu. Tedavisi çaresini araştırdı. Muhafaza-i bedenle kavaid-i sıhhiyeye riayetin bu hastalık için en müessir ilaç olduğunu ve enfluenzanın hadd-i zatında bir tehlikesi yoksa da ehemmiyetsizce davranılır, sokağa çıkılır, vücut tesirat-ı havaiyeye maruz bırakılırsa birtakım emraz-ı vahime davet edilmiş olacağını söyledi.

(…)

Tekâmül-i Tenkit

-Geçen nüshadan mabad-

Sebebi de evvela filolojik tenkidin Batlamyuslar devrinde İskenderiye’de zuhur etmesi, saniyen o devrin iki münekkidi olan Zoil ile Aristark’tan birincisinin kindar, küfürbaz, iktidarının fevkinde görünmeyi sever ve ikincisinin nazik, mültefit, serbest münekkitlere timsal olarak kabul edilmiş olmalarıdır. Bazı müdakkikînin kavlince bu Aristark, Omiros [Homeros]’un âsârını layıkıyla anlamış ve bir eser-i edebiyenin zaman-ı zuhurundaki itikadat ve âdât ve ahlâka nispetle mütalaa ve muhakeme edilmesi lazım geleceğini beyan etmiş ilk münekkittir.

Zoil, mesela İlyada’nın bir yerinde, Omiros [Homeros]’un muharebeye gitmek için zırhını kuşatan bir muharipten bahsederken “Güneşe karşı başındaki miğferdeki kıvılcımlar görülüyordu” demiş olmasını manasız bularak o halde muharibin tutuşup yanması iktiza edeceğini beyan etmiş. Yine aynı müellifin aynı eserinde kardeşini hasmının öldürmesi üzerine korkarak arabadan atlayıp kaçan birisinden bahsedilirken “Atlardan ziyade kendi tabanına güvenen adam olur mu?” diye tenkitinde devam etmiştir. Zoiller yalnız Yunan edebiyatına mahsus değildir, her edebiyatta düzinelerle vardır: Volterler [Voltaire], La Harplar [Jean-François de La Harp], Gustav Planşlar [Jean Baptiste Gustave Planche] bunların meşhurlarıdır. Fakat Yunaniler daha muannit ve muntakim davranarak Zoil’i affetmemişler, tarih-i edebiyatlarında onu en fena sıfatlarla zikretmişlerdir.

(…)