Hayat-ı İlmiye, Edebiye ve İçtimaiye
Bilhassa fukara-yı ahalinin ispirtoyu ifrat ile kullanmakta olduklarını, bundan birçok hastalıklar, fenalıklar husule geldiğini ispat için sözü uzatmaya lüzum yok zannederiz. Çünkü şimdiye kadar pek çok makalat ile işret beliyesinin cemiyat-ı beşeriyede ne müthiş tahribat icra etmekte olduğu anlatıldı. Hatta tutulan istatistikler ispirto istimalinin günden güne tezayüt ettiğini de ispat ediyor. Bugün Fransa, Belçika, Felemenk, Almanya, İngiltere ve memalik-i müctemiada emraz-ı içtimaiyenin en müthişlerinden biri işrettir.
Bu hastalığa karşı birçok ilaçlar, çareler tavsiye edildi, birçokları ittihaz olundu. İşte biz bu çareleri tetkik etmek isteriz. Bunlar acaba muvafık mıdır, muvafık iseler ayyaşlık iptilasını izaleye kâfi gelebilecekler mi?
(…)
Meşahir-i iktisadiyundan Mösyö Pol Löroa Boliyö [Pierre Paul Leroy-Beaulieu] bu usulü iyice tetkik ederek menafi-i hazineyi değil bilakis zarar-ı hazineyi mucip olduktan maada halkın da aldanmasına alet olacağını ispat etmiştir. Bir kere, kaçakçılığın katiyen men edilebileceği, meyhanecilerin meşrubat-ı küuliyeyi hükûmetinden alıp kaçakçı tüccar ve fabrikacılardan almayacakları temin olunamaz. Diğer taraftan, bugün ispirto taktiri için o kadar küçük, mükemmel, istimali kolay aletler icat olunmuştur ki bunlarla herkes gizlice ispirto çekebilir.
(…)
“Meydopin Müessesse-i Hayriyesi”
Bugünkü nüshamızda “Meydopin müessese-i hayriyesi”ne ait resimler var. Paris’te bu müessese-i hayriye sunuf-ı fakirenin tehvin zaruretine medar olmak üzere bazı erbab-ı hasenat tarafından vücuda getirilmiştir. Paris, servet ve tantana için bir misal olarak irae edileceği gibi havi olduğu fecayi-i hayatiye itibariyle de enzar-ı tetkike bir levha-i matem arz eder. Bu fecayi-i hayatiyenin en müthişi ise fakr ve sefalettir. Geçende Fransa muharririn-i meşhuresinden Mösyö Jul Klareti [Jules Claretie] Paris’te, nail-i refah ve servet olan bütün sunuf-ı cemiyet, müsterih ve memnun, müstağrak-ı hab ve istirahat iken öte yanda açlık, sefalet, cinayet içinde puyan olan bir kısım bedbahtların cevelan-gâhı olan mahalleri dolanmış, netice-i müşahedatını müessir bir lisan ile yazmıştı.
(…)