Bir çingene çalgıcının peşinde evini barkını çoluğunu çocuğunu terk eyleyerek gazeteler için bir hayli sermaye-i kıylükal teşkil eden Prenses Şimey’in -diğer bütün evrak-ı matbua gibi- biz de geçen hafta bir tasvirini resimlerimizin arasına sıkıştırmıştık. Prensesin iptidaları her tarafça fevkalade bir tehalük ve merak ile takip ve muhakeme edilen macera-yı âşıkanesi artık hikayat-ı malume sırasına geçmiş, eskimiş, daha yenilerine intizaren havadis-i mühimme sayfasından silinmiştir bile.
(…) bu mektubu Prenses İsviçre’den Paris’de Figaro gazetesi muharriri Mösyö Alber Batay’a yazıyor. Mütalaasından anlaşıldığına göre prens zevcesini memnun etmiyormuş; ne olursa olsun, heyet-i içtimaiye arasında mevki-i mahsusu olan bir kadının namuskârlık hususunda bu kadar mübalatsızlık göstermesini tayip edenler pek çoktur. (…)
Prenses mektubunun imzasını yeni erkeğine nispetle sadece “Madam Rigu” diye koymuştur. İşte mektup:
“Mösyö,
Prens Şimey’den iftirakıma dair olan makaleniz pek güzel yazılmış, bundan dolayı sizi tebrik ederim.
Bu makale için size ne verdiler? Hakikat-i hâli yazarsanız ben o ücretin iki katını veririm. (…)”
[İmza: Diran Çırakyan]