-17-
Ten [Hippolyte Taine] ve Asarı
-500’üncü nüshadan beri mabad-
Pozitivizm hadd-i zatında vukuf-ı beşere müteallik bir nazariyeden ibarettir. Bunun “hikmet-i müsbite” ismiyle tesmiye olunmasının sebebi müsbet bir tarz-ı tefekkürü usul ve tertip tahtına vaz ettiği içindir. Malumfur ki tarz-ı tefekkür iki türlüdür: Ya sırf nazarî =speculatif yahut maddi ve müspet=positif olur. Birincisinde yalnız hatırat-ı mücerredenin tahliline yani tefekkür ve taakkule ehemmiyet verilip, tecrübenin hafaya-yı gayr-ı mücerredesinden sarf-ı nazar edilir. İkincisi ise bilakis tecrübeye fevkalade ehemmiyet verip bir hakikatin sıhhatini ancak onu vakayie tatbik ettikten sonra kabul eder. Birincisi sırf hakayık-ı mücerredeyi, ikincisi hakayık-ı mücerredeyi de, hakaik-i gayr-ı mücerredeyi de havidir. Hakikat-i mücerrede, fikir ile hakikat-i mücerrede arasında bir muadeledir. Hakikat-i gayr-ı mücerrede ise bir hakikat-i gayr-i mücerrede ile fikir beyninde bir muadeledir. Şıkk-ı evvelde hüküm bir mevcud-ı hayalî üzerine, şıkk-ı sanide bir mevcud-ı hakiki üzerine müstenittir. İşte pozitivizm felsefesinin iddiasına göre yalnız usul-i tarassut, bir tabiat-ı fenniyeyi haizdir ve ancak o fikre kanaat-bahş olabilir. Vüsuk-ı tam vakayie müpteni şeylerde mevcuttur. Her nevi hakikat-i fenniyeye destres olmak için düsturü’l-amel tecrübedir. Pozitivistler diyorlar ki: Biz tecrübenin yani hadisatın haricinde hiçbir şeyi suret-i katiyede bilemeyiz.
(…)
Müellifi: Pol Burje [Paul Bourget]
Mütercimi: Ahmed İhsan (Tokgöz)
-409 numaralı nüshadan beri mabad-