-27-
Yeni Tabirat
Asar-ı hazıra-i edebiyeden hoşnut görünmeyenlerin bir kısmı diyorlar ki:
– Bu yeni kelimeler, bu yeni terkipler, bunlar iyi değil. Yoksa biz yeni yeni eserler yazılmasın demeyiz. Yazılsın, fakat bu yeni kelimeler, bu na-şinide tabirler olmasın.
Bunlar o şato meraklısına benziyorlar ki karşısındaki mimara:
– Bak kalfa, şu enkazı gördün mü? Bu eski zamandan kalma bir evin enkazıdır. İşte bu enkaza hiçbir yeni şey ilave etmeksizin, bunların hiçbirisine testere, keser dokundurmaksızın bana bir şato, nev zemin bir şato yapacaksın!
Diyor ve kalfadan şu cevabı alıyor:
– Bu şartlarla öyle bir şato ancak İspanya’da yapılabilir!
Bir adam tasavvur ediniz ki bir bina-yı his ve hayal kurmak istiyor. Derya-yı kelimatın sima-yı mücellası o binanın zir-i payında bir makes-i münasip teşkil edecek, kalemin sarir-i seyyali bir zemzeme-i ruh gibi samimi olacak, yazar ayine-i elfaz içinde kendi ruhunu bulmaya, görmeye çalışacak…
(…)
Edib-i şehir Alfons Dode’nin [Alphonse Daudet] La Fédor unvanlı bir eser-i nevini geçenlerde intişar etmiştir. “La Fédor” bir büyücek hikâyenin unvanıdır ki küçük küçük birkaç hikâyeye takaddüm ettiği için bunları havi olan kitaba da unvan olmuştur. La Fédor ferda-yı muhabettir; teessüfler, ahlar, ityanlarla malamal hatırat-ı elime-i rikkat-bahşayı birdenbire ihya eden bir nisyan bidevamdır. La Fédor amak-ı ruha kadar tesir eder. La Fédor Dode’dir; Dode’nin hasail-i ruhiyesi, meziyat-ı fıtriyesi hep o kitapta meknuzdur.
(…)
-Sofya’dan-