On Üçüncü Mektup: Kahire’den.
Müze-i Hümayun Müdür-i Bedayi-perveri atufetlü Hamdi Bey Efendi hazretlerinin nüsha-i mümtazemiz için ihda buyurdukları bir krokidir ki gazetemize nakil ve bu vesile ile müşarunileyhin tasvir-i alileri dahi derc-i sahife-i mefharet kılındı.
Birkaç senelerdir bir iki cesur seyyahın gayreti ve dellal-ı garaib ve havarik olan evrak-ı neşriyenin himmet-i işaakârisi ile enzar-ı enam kutup noktalarına, buz âlemlerine doğru çevrilmiştir. Filhakika Nansen’in [Fridtjof Nansen] Fram’ı, Andre’nin [Salomon August Andrée] balonu sahayif-i matbuatı o kadar işgal etmiş, her tarafta bu iki müteşebbis gayyurun kutup cevelanlarıyla o kadar iştigal edilmiştir ki bugün hemen herkes kendini yoklayınca kutuplarla bir kulak aşinalığı hisseder.
Kutup denince buz, buz denince soğuk kelimeleri bila-teemmül hatıra tebadür ettiği gibi “Kutupta Altın Madenleri” sernamesini görür görmez istiğrap etmemek de mümkün olmaz. Niçin? Kutupta altın olmaz mı? Pekâlâ olur. Fakat nasıl oluyor da soğukta, o kıyamette bunu arayıp bulacak kadar canını dişine almış adamlar bulunuyor, işte burası mucib-i istiğraptır. Şu kadar var ki bahsedeceğimiz madenler tamam kutup noktasında değil, medar-ı kutb-ı şimali daire-i mevhumesi hizasında yani kutuptan yirmi, yirmi beş derece aşağıdadır.
(…)