Avcılık! Bu meraklı eğlence bir kere tadılmadan derece-i lezzeti anlaşılamaz. Ömründe eline tüfek almamış, almışsa da av peşinde gezmemiş, koşmamış olan bir adama saatlerce avcılığın zevkini hikâye etsek böyle sahifelerle yazılar yazsak nafile, bir türlü meraka düşüremeyiz. Evet, mutlaka barut kokusunu duymalı, atılan tane ile yere birkaç av düşürmeli. O zaman avcılığın ne kadar meraklı, ne kadar zevkli olduğu bilinir. Zaten muhayyileleri biraz vüsatlı olanlar avcılık etmedikleri hâlde de avcılığın pek meraklı bir eğlence olduğunu tasavvur ve teslim ederler. Öyle ya, sayd ve şikârda büyük bir zevk, büyük bir lezzet olmasa onun için çekilen zahmete katlanılır mı? Ah o zahmetler!.. Avcılık etmeyenler bu tatlı eğlencenin acı zahmetlerini de tadamazlar, bilemezler. Geçen gün üç beş arkadaşla konuşurken herkesin söz arasına sıkıştırdığı av menkıbeleri, sayd ve şikâr fahriyeleri arasında ben de şu fikrimi söyledim. Hep iştirak ettiler; hemen avcılığın zevkine, zahmetine müteallik birçok hikâyeler sıralandı. Bütün bu vakayi Ayastefanos, Makri Köyü civarlarında cereyan ettiriliyordu. Zaten bu iki köyde av tezkereleri dağılalıdan yani Ağustos’un birinci gününden beri kahvelerde, otellerde, evlerde, şimendiferlerde başka söz edildiği yok ki… Bıldırcın ne vakit geçecek? Düştü mü? Kaç tane vurdunuz? Ne tarafta idi? sözleriyle bunlara ait cevaplar, yüzlerle mübalağalar, birçok ihtiralarla birbirini veli edip gidiyordu.
(…)
Kadınlara ve Aşka Dair
Bir kadının aşk veya bir muharririn efkâr-ı edebiye-i hazıra aleyhinde bulunduğunu işitirseniz derhâl hükmediniz ki birinin güzellik çağı geçiyor, diğerinin muvaffakiyet-i edebiyesi uful ediyordur.
Didero [Denis Diderot]
İnsan gençlikte bütün kuvvetiyle sever, ki bu kuvvet gittikçe azalır; ihtiyarlıkta bütün zaafıyla sever, ki bu zaaf gittikçe çoğalır.
Balzak [Honoré de Balzac]
Hüsn ve melahat sahibinden ziyade başkalarına ait bir servettir.
(…)
Muhabbet kadınların yegâne fazileti, meziyetidir.
Madam Jovz San [George Sand]
(…)