Hidemat-ı abidane ve neşriyat-ı nacizanemize lütfen ve atıfeten mazhar-ı takdir-i ali olarak bu defa uhde-i bendganeme terfian rütbe-i evveli sınıf-ı sanisi tevcih buyrulmuş olmakla nailiyeti ile bekam buyrulduğu işbu iltifat-ı cihanderecat-ı cenab-ı veli’nimet biminnet-i azamiden dolayı ihtisasat-ı minnetdarane ve şükür-güzeranemi min gayri haddin hakipay-ı mekarim-peyma-yı hazret-i hilafetpenahiye reff ve ilaya mücaseret eder ve bu vesile ile dahi dua-yı tezayid-i ömür ve iclal-i padişahilerini tezkâr ve tekrar eylerim.
(…)
Servet-i Fünûn’un Nüsha-i Mümtazesi
Hasılatı, evlad-ı şüheda ve malulin-i guzat-ı Osmaniyeye mahsus olmak üzere ceride-i acizanemiz tarafından bu defa bir nüsha-i mümtaze tertip ve tabına mübaşeret olundu. Nüsha-i mümtazemiz eazım-ı üdeba ve meşahir-i muharirinin bilhassa kaleme aldıkları 30 parçaya karib manzum ve mensur eserden müteşekkil bulunuyor.
Bu nüsha ile yeni cilde ibtidar oluyoruz, artık musahabat-ı üsbuiyyeye başlasanız iyi olur, ihtarını matbaada bir iki refikten işittim; vakıa pek çok oldu ki kariin-i kiramla musahabatımızda devam edemedik. Bir zamanlar muharebe-i galibanemizin heyecanı vardı, vatan kardeşlerimiz serhatimizi muhafaza, şan-ı Osmanimizi îlâ için ateşler içinde puyan olurken sayfalarımız arasında mesirelerimize müteallik mebahis-i zevkperverane yazmak hatırımdan bile geçmemişti. Zaten şehrimizin bir haftalık icmal-i zevk ve tenezzühü olacak olan “İstanbul Postası”nı yazmak, nüzhetgâhlarımızın hâlini uzaktan yakından görmekle olmaz mı? Muharrir-i âciziniz şanlı muharebemizin lezzet-i cavidanisiyle o kadar meshurdu ki zevk-yab olmak için sonraları bile mesireleri dolaşmaya hacet görmedi: İşte onun için minnettar-ı teşviki olduğu karileriyle musahabatında devam edemedi. Mazur görür affedersiniz değil mi?