Japonya’ya Dair
Bu makalede Japonya’nın muattar çiçeklerinden, parlak semasından bahs etmeyeceğimiz gibi ahalisinin tabiatından, hukuk-ı medeniye, idariye ve siyasiyesinden de bahs etmeyeceğiz. Bunların hepsi bahse değer şeyler olmakla beraber birincisi o sihr-alud memleketin garaib-i tabiatıyla, letafet-i iklimiyle sermest olan şair seyyahlara; ikincisi de yeni teşekkül etmiş, daha doğrusu eski fakat uzun müddetten beri kendi basit ve sathi medeniyetiyle yaşamış bir memleketin Avrupa kavaniniyle nasıl meüf olabileceğini tetkik etmek isteyen hukuk-şinaslara aittir. Bu makalede yalnız Japonya’nın pek az bir müddet zarfında sanayi ve ticarette gösterdiği hayret-bahş terakkiyat ile ahval-i iktisadiyesi mevzubahis olunacaktır. Zaten Japonya bugün mesaisinin kısm-ı azamını bu cihete hasr ve tahsis etmiş ve Japonyalılar birkaç seneden beri memleketlerinin ihraz ettiği ehemmiyet-i iktisadiyeyi anlamışlardır. Avrupalılarca hemen meçhul olan bu memleket on dokuzuncu asırda uyanmaya başlamış, Avrupa devletleri bu “nevzat” memlekete âlem-i medeniyette bir mevki ita etmek lüzumunu his eylemişlerdir. Lakin aradan bir müddet geçince yeni doğan çocuk dev adımlarıyla ve başlı başına yürümeye başlamıştır. Mevki-i ticarisini temin etmekle uğraşan Japonya Çin muharebesindeki muzafferiyeti üzerine mevki-i siyasi ve askerîsini de temin etmiştir. Bugün Amerika devleti gibi o da düvel-i muazzama sırasında sayılmaktadır.
(…)