Hava ve duman – Şehir havası mı yoksa köy havası mı daha saf? – Ocakların dumanı – İsler ve sisler – Bir mesele-i hayatiye: alkolizm, Amerika’da ayyaşlık ruhsatnamesi – Bir mesele-i hayatiye daha: madencilerle madenler – Garibe: kara kar yağmış! – Bir garibe daha!
İşte Ramazan-ı şerif… İlk davul sesi bir gulgule-i davetkâr ile birçoklarımızı daha birinci geceden gazinolara, kahvelere, çaycı dükkânlarına, berber dükkânlarına koşup kapanmak üzere evlerden dışarı çağırırken; en evvel hatırıma gelen şey, bu izdihamgâhların dumanı, sıcağı… o boğucu, o asaba hafakanlar getirici dumanıyla sıcağı oldu. Gözümün önüne sislenmiş, buğulanmış, sonra mütecessis bir elin tersiyle yarı silinmiş camlar… Üzerinde ılık, mütereddit ter damlaları koşuşan; bütün o kahvelerin, gazinoların, çaycı dükkânlarının, berber dükkânlarının camları dizildi ve ben bunların arkasından içeri bakarken sanki oradaymışım, o sigara, tömbeki, petrol, kömür dumanlarından mürekkep kesafet-i buhar arasında kalmış, boğuluyormuşum gibi nefesimde bir tutukluk, kalbimde bir çarpıntı duyarak manzaramı değiştirmeye lüzum gördüm. İlk hareketim bir pencere açıp, odamın havasını değiştirmek oldu. Sonra… Sonra size bu satırları yazmak için masamın başına geçtim.
Geçende resail-i fenniyeden biri, hava ve dumanlar hakkında şayan-ı dikkat bazı izahat veriyordu. Malumdur ki hemen herkes şehir havasının mazarr-ı sıhhat olduğunu söyler; köy havasının rüçhanını ise hiç kimse hani muhtaç-ı bahis bulmaya bile cesaret edemez. Acaba bu doğru mudur? Bazı hakayık vardır ki ehemmiyetleri mahza şöhret-i şayialarından, ibtidallerinden ibarettir, en küçük bir tetkik önünde hemen sönerler. İşte şehir havasıyla köy havasının mukayesesi ve bunun ötekine tercihi meselesi de o nev’ hakikatlerdendir. Şimdiye kadar yapılan tetkikat ve tahlilat-ı kimyeviye tarafından birinin diğerine müreccehiyetini icap ve isbat edecek bir neticeye vasıl olamamıştır.
(…)