Esperanto
Asr-ı sabıkta, şimendifer ve vapurlarla mütenasip surette beynelmilel münasebat çoğaldıkça efrat beyninde, anlaşılamamaktan mütevellit mehaziri def için iptidalarda elsine-i mevcudeden birinin lisan-ı umumi olmak üzere kabulü, ve git gide bir lisan-ı sınai-i beynelmilel icadı fikri, hemen her sene ve hatta bazı kere altı ayda bir meydan-ı münazaraya atılmıştı.
Elsine-i mütedavileden birinin lisan-ı umumi mertebesine isadı, o lisanla mütekellem olmayanların haysiyet-i kavmiyesine dokunarak ve alelhusus herkesin iyi bildiği lisanın, tercüman-ı efkâr olmakta gösterdiği suhulet ve seyyaleti diğer lisanlara takaddümü iddia ettirecek derecede cesaret ve itimat bahş olduğundan, birçok itirazları mucip olmakla bundan vazgeçilmiştir.
Fransızcanın Napolyonlar zamanında kesb ettiği ittisa bir zamanlar aranılan şeyin bulunduğuna kanaat verecek dereceye varmış iken yalnız diplomatlar ve ulema beyninde vasıta-ı muhavere ve muhabere olmaktan ileri geçemedi.
Lisan-ı umumi tabirini lisan-ı yegâne-i umumi diye telakki etmemeliyiz. Kabulü tavsiye edilen bir zeban-ı muavendir. Yoksa tabirin delalet ettiği manada yani sükkan-ı arzın lisan-ı maderzadını terk ile kabul edilecek yeni lehçeyi mütekellim olması gibi bir teklif-giran kimsenin hatırına gelmemiştir.
(…)