69
Edebiyat ve Ahval-i İktisadiye
Hayat-ı yevmiyemizin amiyane hâllerinden, çirkin hakikatlerinden kurtulmak için bize saf ve nezih bir iltica-gâh hayali olan edebiyat ile ahval-i iktisadiye arasında birtakım münasebetlerden bahsedildiği zaman derhâl itiraz etmek isteriz. Edebiyat, para… Bunlar ne kadar gayr-i kabil-i telif gelir! Hâlbuki edebiyatı, hakikat-i hayatın fevkinde âdeta mukaddes ve muhterem bir ulviyette, hayaller içinde telakki etmeyerek beşeriyet-i mütefekkire ve mütehassisenin safahat-ı mütenevviası meyanında bir safha gibi nazar-ı mülahazaya alanlar, edebiyatı da hayalimizin isad ettiği mevkiden indirerek şerait-i saire-i mevcudiyete raptedenler bize bu hülya-yı safı çok görüyorlar. Diyorlar ki edebiyat ile ahval-i iktisadiye birbirlerine merbuttur; bazen edebiyat birtakım hadisat-ı iktisadiyenin sebebi olduğu gibi ekseriya edebiyat refah ve saadet-i maddiyenin tahavvülatını işar eden gayet hassas bir alete benzer; bu tahavvülat-ı mütenevvia-i iktisadiye edebiyatta derin bir makes bulur.
Bu hakikati bize ispat için Fransa müdekkikin-i meşhuresinden Mösyö Renar [Jules Renard] şu tafsilâtı veriyor:
(…)
Heyet-i içtimaiye arasında gayet muhterem ve aksam-ı mesai nokta-i nazarından gayet mühim bir sınıf teşkil eden etibba-yı askeriyenin akdes vezaifinden biri de imdat-ı mecruhin meselesidir.
İfa-yı hüsn-i vazifeyi feda-yı can ve haysiyete kadar vardırmayı bahtiyarlık addeden asker şayan-ı tebcil bulunmakla beraber onun her an muhafaza-ı hakk-ı hayatına hizmet olunmak da fevkalade muktezidir.
Mamafih mecruhinin muhabereden sonraki hâlinin teemmülü yeni bir meseledir. Zaman-ı kadimede ve kurun-ı vustaya kadar münhasıran istimal edilen esliha-i katıa, mücadelat-ı şedidenin nevmitliği ve muzafferiyat-ı hunrizanenin sermestliği esnasında mağlubin ve mecruhin üzerinde vazife-i mühlikesini itmam ederdi. Berhayat kalarak evvelce kuvve-i galibenin taht-ı esaretine ithal yahut muayyene tahsis ve bazı defa dahi feci işkencelere hedef edilenler bile mağlubiyetin en bahadır ve şeci olanları arasından bil-intihap muhafaza olunurlardı. Bakiye-i mağlubin bila-istisna mecruh bile olsa itlaf edilirlerdi.
(…)