';
491. Sayı / 4. Sayfa

Miladi Tarih: 9 Ağustos 1900

Rumi Tarih: 27 Temmuz 1316

3. Sayfa
2 Yazı
5. Sayfa
2 Yazı
Musahabe-i Fenniye

Kibrit-i ahmerin keşfi! – Âlem-i kimyada büyük bir tahavvül – Fosfordan arsenik – Gümüşten altın – Pirinç mi, su mu? – Taş üzerine fotografya.

Kibrit-i ahmer, iksir-i azam nazariyatının mevzubahis edilmediği yer, bu nazariyatın tatbikine çalışılmayan zaman olmamıştır. Âlem-i hülyanın bu en kıymettar bir sermayesidir. Topraktan altın çıkarmak… Hayır, toprağı  altın yapmak fikri acaba hangi hülya-perverin hazine’tül-gayb-ı amalinde bir hücre-i imtiyaz işgal etmemiştir?.. Asar-ı kadimede kimyacılık dünyanın her köşesinde bu tılsımı bulmak, bu sihri elde etmek için çalışıyordu. O sayede her biri iksir-i azam kadar kıymetli birçok keşfiyat vücuda geldi; fakat neye yarar, iş toprağı altın edecek cevheri bulmaktır. Bunun için varlarını, varlıklarını feda edenler oluyordu.

Fransızların “piyer filozafal” [pierre philosophale] dedikleri bu kibrit-i ahmer uğruna sarf-ı gencine-i hayat edenler “alşimist” [alchimiste] namıyla yad olunurlar; “onlara şimist [chimiste] = kimyager” vasfı çok görülür. Hiç bir zaman elde edilemeyecek bir ümit arkasından koşanlara da “piyer filozafal arıyor!” diye taş atarlar; “piyer filozafal” Fransızlarda vahi, muhal-i mevhum ümniyeler mana-yı mecazisinde daima müstameldir.

Kibrit-i ahmer nazariyesinin, boşluğu ecsam-ı basitenin katiyen tayini ile bunları mahiyeten na-kabil-i tagayyür olduğuna kesb-i yakin edildiği, yani kimya bir fen olarak meydana konulduğu zaman tahakkuk etmiştir. Bir cism-i basitin tagyir-i mahiyet-i hakikesine imkân olmadığını, altının daima altın kalacağını, gümüşü, bakırı değiştirip altın yapmak muhal olduğunu ispat etmek bütün kurun-ı vustanın kibrit-i ahmer nazariyesine dehşetli bir yumruk indirmekti. Artık fennin hakikat-i ulviyesine inananlar iksir-i azamı dillerinden, gözlerinden düşürdüler; altın topraktan çıkarsa da toprağı altın etmek mümkün olamayacağını kabul edenler çoğalmaya başladı. O kadar ki bugün fünunun taammüm ettiği yerlerde alşimistler, iksirciler hemen madum sayılacak derecede nadirdir.  

(…)

Beyoğlu Mutasarrıfı Müteveffa Enver Bey
Servet-i Fünûn’un Sanayi-i Nefise Panoraması

Servet-i Fünûn’a ilk an-ı intişarından beri derç olunan büyük tablolardan intihap edilerek vücuda getirilen bu külliyat-ı nefis muharrir-i edibimiz Tevfik Fikret Bey tarafından mahsusen nazmedilen neşaid-i latife ile müzeyyen olarak tab ve neşredilmiştir.

Resimler esasen pek mükemmel ve müntehab-ı elvah-ı bediadan olduğu hâlde Fikret Bey’in şiirleriyle bir kat daha kesb-i revnak ettiğinden heyet-i mecmuasında meşhut olan letafet panoramamıza büyük bir kıymet temin etmektedir. Bununla beraber iki kuruş raddesinde cüzi bir bedel ile idarehanemizde tevzi ediyoruz. Panoramamızı bilcümle nefais-perestana tavsiye eyleriz; taşra için 100 paradır.

Zevk-i Hayal

Midilli’den avdet ediyordum. Vapur Adalar denizinin muavvec sahilini takip ederek sarsıla sarsıla yürüyor… Gece üç… Güvertede benden başka kimse yok… Aşağıda, salondan baygın baygın kalbe sarılan bir piyano nağmatı karanlıkta yuvarlanarak Bahr-ı Sefid’in sathını öpe öpe bayılıyor, bayılıyor, ölüyor. Yalnızım…

(…)

-16 Temmuz sene 1316-