-Ayastefanos: 3 Temmuz 1315-
Olanca hazırlığı akşamdan görmüştük, gece yarısından iki saat sonra rüzgâr müsait olduğu hâlde kotralara yol verilecekti. Sokak kapısının yanına levazım-ı saydiye ve seferiye ile dolu çantamı, ihzarî hisseme isabet eden nevaleyi koymuş, erkenden uykuya yatmıştım. Tam beşte uyandırdılar. Bir aceledir gidiyordu. Derhâl giyindim, hazır eşyayı hizmetkâr yüklendi. Komşumun sedası bahçeden: “Haydi, gecikmeyelim!” diyordu.
Köyün küçük limanı derin sükûn içinde… Kesif bir karanlık… Sahildeki pencerelerin zayıf ziyalarıyla az açıkta şamandıralara bağlı kayıkların soluk fenerleri hafif hafif parlıyor; ufak sandal rakit deniz üzerinde tatlı bir hışıltı ile yürüyordu. İki dakika sonra “Pran”ın içindeydik. Açılan yelkeni kara tarafından doğru esen hafif poyraz mevcelendiriyordu; Biz de yerleşiyorduk.
(…)
Florya karşısında demir attığımız zaman hepimiz yürekten bir “Ooh!” çektik; mübarek poyraz sanki bizim bu geniş teneffüsümüzü bekliyormuş gibi orada tekrar esmeye başladı!
[Diran Çırakyan]
[İmza: Diran Çırakyan]
Dolu – Dolu Topları – Alaim-i cevviyeden bir istihraç.
Dolunun bağlara, tarlalara ne derece iras-ı hasar ettiği malumdur. Memalik-i mutedilede belki her sene mezruatın bir kısmı doludan telef oluyor. Erbab-ı fen bunun da çaresini düşünmüş. Bir aralık bağların, tarlaların ortasına -dolu siperi dedikleri- maden uçlu uzun direkleri rekz ile bulutların elektriğini arza nakletmek suretini tecrübe etmişler; fakat bu usulün mucip olduğu masarifat-ı kesireye mukabil fevaidi pek cüzi olduğundan bundan vazgeçmişlerdi.
(…)