-4-
Harbin Kaldırılması Bir Hülya Mıdır?
Hikem Usulü
Harbin iyiliğinden tutturarak sulh ve müsalemetin teessüsüne mümanaat etmeyenlerden birçokları, harp bir felaket-i müthişe olmakla beraber zaruriü’l-vukudur, bunu kaldırmaya çalışmak boş bir hülyayı takip etmekten ibarettir fikrinde bulunurlar.
Hâlbuki vaktiyle böyle boş bir hülya gibi görünen şeyler mürur-ı zaman ile bir hakikat olmuştur. Süveyş Kanalı’nın küşadına asırlarca şayan-ı istihza bir teşebbüs gibi bakmışlardı. Bunun adem-i imkânını irae edecek yolda birçok itirazat gösteriyorlardı. İşte birtakım ulemanın, mühendislerin, erbab-ı siyasetin vâhi bir hülya gibi telakki ettikleri bu teşebbüsü bir adamın azm-i kavisi hüsn-i neticeye isal eylemiştir.
İster manevi olsun, ister maddi olsun, terakkiyat-ı beşeriyenin kâffesine evvelce hep birer hülya nazarıyla bakılmıştır. İşkencenin ilgası, sihirbazlık davalarının mahvı gibi hâller vaktiyle hep birer vâhi hülyaydı. En cesur düşünenler bile buralara kadar sevk-i fikir edemezlerdi.
Hele ulum ve fünun için hülya ile hakikat arasında hiçbir fark yoktur. Volter [Voltaire] zamanında olan bir adam hatta bizzat Volter bile mesela Japonya imparatorunun nutkuna bir saat sonra Paris’te, Londra’da Berlin’de kesb-ı vukuf edilebildiğini, yirmi dört saatte Berlin’den Paris’e gidildiğini, elli günde devr-i âlem yapıldığını işitseydi ne derdi?
(…)