Arkadaşları karanlık bir sükût içinde onu dinliyordu. Kıraathanenin kuytu, tenha bir köşesinde oturmuşlardı. Orada başlarının üstünde birbirine geçirilmiş halkalarla bir tabaka-ı kesife hâlinde bulutlanan sigara dumanlarını bazen elleriyle yırtıp dağıtarak bir saatten beri konuşuyorlardı. O gece herkes fikrini söylemiş, herkes onu biraz sükûna, sükûn ve tahammüle davet etmişti. Fakat o kabul etmiyor, cemiyet içindeki mevki-i zelilinin lisan-ı teşekkisine iare ettiği serbazlıkla bütün söylenen fikirleri alaya alıyor, sonra hepsine birden yalnız bir kelime ile cevap veriyordu:
-Bilmezsiniz…
(…)
-3-
Harp Taraftarlarına Cevap
Harbin dehşetli bir musibet teşkil eylediği, medeniyete karşı büyük bir mukavemet demek olduğu, ezmine-i vahşiyenin bir yadigârından ibaret bulunduğu geçen iki makalede izah edilmiştir. Birçok kişiler bu fikirde olduğu gibi birtakımları da bunun aleyhinde idare-i efkâr ediyorlar. Bazıları ise harbin bir musibet olduğunu teslim etmekle beraber bunun zaruri bulunduğunu, sulh-ı müebbedin bir hülya, bir rüya olduğunu söylüyorlar. Dünyadan muharebenin kaldırılması kabil olup olamayacağını ileride göreceğiz. Biz bu makalede muharebe taraftarlarının mütalaatına bakalım.
Harp taraftarlarının delaili şunlardan ibarettir:
İnsanlarda muhabbet-i vataniye hissini besleyecek, tevsi edecek bir şey varsa o da ancak muharebedir. Bir milletin hayatı ordugâhlarda, kışlalarda içtima eder. Yalnız oralarda bir fikir için, vatan için feda-yı nefs hissi öğrenilir. Muharebeye hazırlanmak cesaret ve gına-yı nefs sahibi olmak için yegâne vasıtadır. Bir memleket efradı hayatlarını, servetlerini vatan fikrine fedadan istinkâf ettikleri gün her türlü fezayih ve rezail yol alır.
(…)
İşte muharebe taraftarlarının delaili hülaseten bunlardan ibarettir. Şimdi tetkik edelim:
Evvela vatan fikri mutlaka askere ihtiyaç gösterir mi?.. Hayır, vatan fikrinin fikr-i askerîye merbut olduğunu iddia etmek sahih değildir. Eğer vatan fikri tecavüz ve zabt-i memalikten ibaret ise -askersiz tecavüz kabil olamayacağı cihetle- bunun askerliğe merbut bulunduğu şüphesizdir.
(…)