-5-
Edebiyat-ı Cedide, Menşe ve Esasları
On dokuzuncu asr-ı medeniyetin en mühim keşfiyat-ı ilmiye-i esasiyeden biri gerek âlem-i maddiyatta gerek âlem-i maneviyatta hiçbir hadisenin birdenbire, saika-i tesadüfle vücut bulamayıp mutlaka evvelden beri mevcud-ı hafi, celi, büyük küçük birtakım sebeplerin bir netice-i zaruriyesi olarak vukua geldiği hakkındaki kanun-ı umumidir. Bu kanunun hususiyle ulum-ı ahlakiye ve siyasiyeye tatbiki ulum-ı mezkûrenin ruşeni bütün bütün tebdil ile ehemmiyetini fevkalade tezyit eylemiştir. Tarihin, edebiyatın ve alelumum sanatın vücudu izah olunmak için bir ırkın temayülat-i iptidaiyesinden başlanarak iklim münasebetiyle hadisat-ı tabiiyenin tesirinden, bu tesirat sebebiyle tevellüt eden efkâr ve ahlakın müessesatı-ı diniye ve siyasiye üzerindeki nüfuzuna kadar bilcümle vakayii birbirine rapteden zincirin halkat-ı müteaddidesi tayin ve irae olunuyor.
(…)
Tarih-i millîmizde 1255 senesinin ehemmiyet-i medeniyesini tarife lüzum yoktur. O sene Tanzimat-ı Hayriyenin vuku-ı ilanı her büyük milletin edvar-ı hayatiyesinde ancak bir iki kere tesadüf olunacak tebeddülat-ı esasiyeden madut olduğu cihetle bunun neticesi olarak vücut bulan efkâr ve ahlak hâl-i umumisi bizde de yeni bir heyet-i içtimaiyenin mebanisini ihzar etmiştir.
(…)
4
On Dokuzuncu Asır
Birinci Devir
Sent-Böve [Charles Augustin Sainte-Beuve], 1800-1830
Madam de Stael [Madame de Staël] – Şatobiriyan [François-René de Chateaubriand] –
Vilmen [Abel-François Villemain]
Russo’nun [Jean-Jacques Rousseau] felsefesinden istintaç edilmesi mümkün olan nazariyat-ı edebiye tamamıyla nema-yab-i intişar olmak için epeyce zaman beklemek ta on dokuzuncu asrın mebdeini idrak etmek lazım gelmiştir. Bu nazariyat-ı edebiyeyi asl-ı arz ve müdafaa eden Madam de Staël’dır. Edebiyat ve Almanya namındaki iki eserinde mumaileyha bunları pek muşikafane ve muvazzahane-i basit ve tarif ile on dokuzuncu asır tenkidini hemen hemen tesis etmiştir.
Bu eserlerden birincisinin asıl ismi Müessesat-ı İçtimaiye ile Münasebeti Nokta-i Nazarından Edebiyat olup bunda muharririnin ispat etmek istediği şudur: Edebiyat başlı başına bir şey olmayıp birtakım müessirattan tevellüt eder. Bu müessirat din, ahlak ve kavanindir. Ahlak, din, kavanin de bilahare edebiyatın taht-ı tesirindedir. Mumaileyha meşhur edebiyatları tefsir ve teşrih ile birçok misaller getirerek bu nazariyesini muhakeme ve ispat eder.
(…)