Matbuat-ı Osmaniye sütunlarını bir zamandan beri gözden geçirenler lisanın ıslahına dair her gün bir fikir ve mütalaanın, bir düstur-ı mantıkinin öne sürüldüğünü, çare-i ıslah olmak üzere her gün bir iki tarikin irae edildiğini elbette görmüşlerdir. Bazı ıslah-endişan Arabi, Farisi kelimat ve terkibatının lisan-ı Osmaniden ihracı, kimi de bu kelimat terk edilmeyip yalnız onlarda tasarrufat-ı icrasını tavsiye ediyorlardı. Sonradan suret-i imlanın ıslahı maddesi de bu keşakeşe munzam olarak mücadelat-ı mütevaliye-i kalemiyeye bir meydan-ı diğer hazırladı ve muharrir-i Kamus saadetlü Sami Beyefendi hazretleriyle İkdam gazetesinin makalat-ı lisaniye muharriri arasında teati-i efkâr ve mütalaat vuku bularak tarafeynin mülahazatı yine matbuat-ı yevmiyemizle neşrolundu. Tahkikat-ı ciddiye-i lisaniyeye mübteni bulunan ârâ ve mütalaatın daima calib-i istifade olacağı aşikâr ise de -doğrusunu söyleyelim- mülahazat-ı müteatiyede merkez-i hakikatten epeyce inhiraf edilmiş, hele mesail-i münazaunfihadan hiçbiri ehemmiyeti nispetinde tamik edilememiştir. Buraları makalat-ı münteşireyi sırasıyla mütalaa eden erbab-ı ihtisasa malumdur.
(…)