-45-
Eslafta Dekadanlık ve Şeyh Galip
Geçende Hüseyin Cahit Bey’in “Parlak Tabirler” makalesini Sabah gazetesinde okuduğum zaman, “Artık bu mesele bu kadar vesaik-i nakliye, akliye ve delail-i tarihiyeden sonra makbul ve müspet addolunmalıdır.” demiştim. İstical etmişim.
Tab-ı selime muvafakattan, bir de gâh ü bigâh vezin ve kafiyeden başka bir kayıt ile mukayyet olmayan fikr-i şairaneyi, o fikr-i şairaneyi -ki Şeyh Galip merhumu:
Bir leması var ki şem-i canın
Fanusuna sığmaz asumanın!
diye muhteşem bir itiraf-ı hakikate mecbur etmiştir- birtakım köhne ve sathi hudutlar içinde sıkmak, boğmak, öldürmek arzusuna düşmek Niagara Şelalesi’ni bir navdan-ı hakire sığdırmaya çalışmak nevinden bir hayal-i muhal, bir teşebbüs-i beyhude olur.
(…)
Bulgar Köy Düğünleri
Bulgaristan’da ikamet edenler için Bulgar köy düğünlerini görmek, tezviç ve tezevvücün Bulgar köyleri arasında ne suretle vukua geldiğini bilmek âdeta lazımdır. Bu lüzum galiba düğünlerin garabet-i mahsusasından ileri geliyor. Buralarda bir köylü için teehhül edivermek, bir genç kız için zevc intihap etmek, memul edildiği derecede kolay bir şey değildir.
Bakınız, gelinlik kızlar ne suretle kendilerine zevç tedarik ederler: Gelin olmak hevesine düşen bir kız evvelemirde köy delikanlılarıyla ülfet peyda etmeye mecburdur. Ancak bu ülfet-i masumane sayesinde kendine bir zevç bulabilir. Bunun için kemal-i itina ile süslendikten sonra testisini alıp köyün bezm-gâh-ı şebabı olan çeşme başına tevcih-i istikamet eder. Maksat su doldurmak değil, bir refik-i hayat intihap etmek -açıkça söyleyelim- bir koca avlamaktan ibarettir.
Akşamüstleri çeşme başlarını görmeli. Al işlemeli beyaz gömleğini, beyaz zihli siyah camedanını iktisa eden genç kızların kâffesi ellerinde birer testi, bellerinde birer sırmalı mendil ile köyün her tarafından birer ikişer o nokta-i cazibedara gelirler. Orada köyün delikanlıları toplanmıştır.
(…)