Yedinci Mektup: İskenderiye’den.
İkinci gün.
Bugün bade’z-zuhur Remel sayfiyeleri arasında bir cevelan icrası mukarrerdi. Fakat öğlene kadar zamanımı yine hüsn-i tasarruf etmek istiyordum. Otelin sahibi olan madama sordum:
– Madam burada asar-ı atika nevinden gezilecek, görülecek yerler nereleridir?
Kadının kalın dudakları müstahfane bir tebessüm resmetti:
– Belki yüz bininci defa olarak işittiğim bir sual… Fakat ben daima aynı cevabı veririm: Burası bir harabe değil, mamur ve tüvana bir şehirdir. Burada enkaz-ı mimariye, metrukat-ı hicriye aramamalı. Eğer bir beldenin mutlaka bir hatıra-i maziye saklaması lazımsa İskenderiye’nin bir tarihi, pek şerefli bir tarihi var. Buranın ebniyesi sokaklarda, meydanlarda değil kitap sahifelerindedir. Batlamyusların sergüzeşt-i hayatı oyma taşlardan kıymetsiz midir?
(…)