';
272. Sayı / 6. Sayfa

Miladi Tarih: 28 Mayıs 1896

Rumi Tarih: 16 Mayıs 1312

5. Sayfa
2 Yazı
7. Sayfa
3 Yazı
Mızıka-i Hümayun Muallimi Saadetlü Aranda Paşa Hazretlerinin Refika-i Muhteremeleri Madam Gabriel Aranda Tarafından İdarehanemize İhda Buyurulan Eser-i Latifin Tercümesidir.

Mütercimi: [Hüseyin] Nâzım [Ahmet Reşit Rey]

Madam, uyandırdığınız hatırat pek mulimdir; fakat madem ki arzu ediyorsunuz, şebabımın o sergüzeşt-i müessifini size hikâye edeyim:

Yirmi yaşındaydım. Hiç kimsem yoktu. Montani Sent Jeneviv [Montagne Sainte-Genevieve] sokağında, eski bir evin beşinci katında, küçük bir odada oturuyordum. Pek çalışkan bir mektepliydim.

Bir müddet yanımdaki odayı kimse işgal etmedi. Bu katta benden başka kiracı bulunmadığı için istirahat-ı kâmil içinde ömür geçiriyordum. Bir komşu gelmesi fikri bile beni cidden korkutuyordu. Komşu gelirse o kadar gürültü olur ki artık çalışamam zannediyordum.

Lakin hiç böyle olmadı. Yanımdaki odaya birisi taşındı. Ben asla rahatsızlık hissetmedim.

Komşum nihayet yirmi beş yaşında boylu, esmer, narin, hatta epeyce güzel bir kadındı.

Dört yaşında, Alis isminde bir de güzel kızı vardı. Kendisinden daha şirin bir çocuğa nadiren tesadüf olunabilen bu kızcağız validesi gibi esmerdi. İri mavi gözlerinde manâlı bir parlaklık vardı.

Sabahleyin kahvaltı etmek için aşağı indiğim zaman bunları görürdüm. Kızın validesi el işçiliğiyle meşguldü. Zannederim hem çalışkan hem de mahirdi.

Altı aydan ziyade bir müddet içinde bunlar hakkında başka malumat almadım.

Bir akşam, gece yarısına doğru telaşlı telaşlı ayak sesleri işittim. Kapıma hafifçe vuruldu. Kapıyı açınca karşımda komşumu gördüm. (…)

Musahabe-i Fenniye

Tedfin-i emvat ve emraz-ı emvat – İhrak-ı emvat tarafdaranın nazariyatı – Mikropların kabirlerde müddet-i hayatı – Kabristanların mevkii – Petrolün hizmeti – Vasıta-ı teshin olarak istimali – Petrol ile yemek pişirmek – Havanın tabakat-ı mürtefiasında balonlarla seyahat – Mösyö Hermit’in  [Charles Hermite] son tecrübeleri

Gönüllerde bir zevk ve inşirah uyandıracak, yüzlerde tebessüm husule getirecek sohbetleri bırakıp da kasvet-efza, dai-i keder, hüzün-aver bir maddeden bahsetmek hoşa gitmez ama erbab-ı felsefeye sorarsanız bir kahkahadan ziyade bir bükâ şayan-ı rikkattir, mucib-i ibrettir! Bir şeker-handı bir katre sirişke tercih edecek olanlar bulunsun, ibret ve intibah cihetiyle elbet ikincisi birincisinden müessirdir. Sahte olarak gösterilebilecek bir tebessüme bedel bu birkaç damla yaşı dökmenin safiyane ve mütessirane olacağı düşünülürse yine ağlamanın gülmekten ulvi bulunduğu teslim olunur. Fakat musahabatımızda tefelsüften ziyade terakkiyat-ı cedide-i fenniye ve tetkikat-ı ahire-i ilmiyeyi söyleyip geçmek yoluna iltizam ettiğimizden erbab-ı tetkikten bir iki zatın son tetkikini kaydetmekle iktifa edeceğiz. Mahall-i tetkik kabristan olduğu için karilerimizi bu mesken-i ebediyeye sevk etmeden bir küçücük mukaddeme yapmaya mecbur olduk.

Kabirler her ne kadar yüreklerde bir hüzün ve tesir hasıl eder, kabristanı ziyaret insana gıyab-ı ebedîsiyle dağdar olduğu sevgililerini tahattur ile beraber akıbet-i hayat endişesini verir ve dünyanın fenasına burhan gösterir ise de beşeriyetin devr-i iptidaisinden beri insanlar kabirler hakkında bir hiss-i ihtiram beslemekte ve mekabiri başlıca bir ziyaretgâh görüp orada yatan zevatın ruhaniyetini de orada müftehi bilerek o ruhaniyetten feyz istemektedirler. Kabirler mukaddestir. Hemen her kabir kavimlerini mukaddes görmekte ve hüzün-aver yerleri gayetle muhterem tutmaktadır. Nazariyat-ı fenniyeyi itikadat-i akvam ile telif etmek cihetini hatırlamayan bazı inatçı mütefenninler kabirlerin şehir içinde ve berhayat olanların mesakini yakınında bulunması sıhhat-ı umumiye için muzır olup insanların da her mezhepte sıhhatlerini muhafazaya itina ile mükellef bulunduklarını ileriye sürmekte ve hükemadan bir kısmı emvatın defninden ziyade ihrakı muvaffak-ı fen olduğunu iddia eylemektedirler. Her ne kadar akvam-ı muhtelifenin emvat hakkındaki muamelesi muhtelif surette olup kimi mevtaları bir açık kabir yırtıcı kuşların pençe ve minkarına terk ediyor, kimi mumyalayarak binlerce sene muhafazasına itina gösteriyor… Ehl-i ketb ise emir-i tedfini kabul ve icra edegelmişlerdir.

Bir maraz-ı müstevliden vefat eden ve bedeninde tohum-ı maraz – yani muzır mikroplar – bulunan emvatın defin olunduğu kabirlerin bu mikropları etrafa yayacakları ve binaenaleyh intişar ve sirayet ve emraza sebep olarak sıhhat-i umumiyeyi ihlal edecekleri fikr-i fennîsinden tutturarak bazı zevat ihrak-ı emvata taraftar bulunmuşlar ve mevtanın ihrakı kadar sıhhat-i umumiyenin muhafazasına yardım eder bir usul bulamayacağını iddia eylemişlerdir. (…)

Her ne kadar manzarasının kasvet-efza olması cihetiyle kabristana yakın yerlerde oturulması tecviz edilmez ise de bazı erbab-ı tetkikin tetkikat-ı ahiresi kabirlerden korkulduğu kadar zarar görülmeyeceğini ve ihrak-ı emvat tarafdaranının gösterdiği mahzurlar beca olmadığını ispat eder. (…)