[262’nci Nüshadan Mabad]
Romanlar daima cemiyet-i beşeriyenin bir halini bir tarz-ı maişetini, bir ihtiyacını, bir zaruretini arz ettiğinden şahsiyet dairesinde kalacak kadar küçük ve miskin maksatlı olmadığı gibi âşık ve maşuk hikâyeleri kadar da ehemmiyetsiz, bayağı ve hususi değildir.
Cemiyetin en meçhul kalan süfli tabakalarını yoklar, karıştırır. En pis vakalarını en murdar maişetini tetkik eder. Murdarlığa bakmaz çünkü büyük bir şeyi söylemek ister. Adeta -Zola’nın kendi teşbihi üzere- bir müşerrih gibi kadavranın takat getirilmez olan pisliğini hatırdan siler, siler de bir hakikat arar.
Natüralizm mesleğinin hassaları bana şu mühim hususlardan ibaret göründü. Bu bahsin ibtidasında sırf sanat hakkında estetik nokta-i nazarından beyan ettiğim mütalaalar meyanında idealizm ve realizm diye iki büyük mesleği zikrettiğim vakit bunların tetkikinden maksadımın ne olduğunu söylemiş ve her ikisinin de sanat nokta-i nazarından farklarını göstermeye çalışmıştım. Realizm en umumi manasıyla sırf tabiatı taklitten ibaret olan ve sanatı sanat için icra eden bir meslektir demiş ve onun da estetik nokta-i nazarından kifayetsizliğini beyan etmiştim. (…)