Güvertede oturuyorlardı. Serapa siyahlar içinde bulunan kadın yüzündeki siyah tülü başından yukarı geriye atıvermiş, o tülün altında saklı durmaktan mahzuz gibi görünen müdevver çehre göz alacak derecede keskin bir aklıkla meydana çıkmıştı.
Kara ve az mukavves kaşlar, onların altında keza kara büyücek gözler, onlardan sonra ufarak topça bir burun, burundan sonra adeta bir ağız, en sonra da yuvarlak bir çene ile heyet-i mecmuasına güzel denebilen bu çehrenin asıl letafeti manevi bir nikab-ı mesturiyet olan nur-ı ismetle pirayedar olmasındaydı.
(…)
Araba (ayınla)-araba (elifle) lugatleri hakkında bazı mütalaat ve tetkikatı havi Hüseyin Kazım Beyefendi’nin Trabzon’dan irsale himmet buyurdukları mektubu Servet-i Fünûn’un 261 rakamlı nüshasında mütalaa ettim. (…)