Azimet ve Avdet 1498 Kilometre
-5-
Dört gün evveli Konya’ya giderken Afyonkarahisarı’nı uzaktan seyretmiştik. Garip memleket! Kâin olduğu mevki, etrafındaki dağlar, önündeki ova, kasabanın kendisi hep ağaçtan yeşillikten mahrum; fakat kendine mahsus bir hâli var; o da gezdiğimiz memleketlerin hiçbirine benzememesidir.
Evvelemirde dikine yüksek ve kayadan mürekkep bir dağ tasavvur ediniz ki dört tarafı da aynı şekilde kesme kayalardan müteşekkil olsun. Sonra bu seng-pareyi çıplak başka bir dağ eteğine vazediniz; teşkil eden boğazın içinde o dağın eteklerini, kayanın cevanib-ı erbaasını toprak damlı yek-renk evlerle fakat gayetle sık olarak doldurunuz. İşte size Karahisar. (…)
8 Eylül, Pazar – Bugün uykudan gayet erken kalktık. Kasabanın ortasındaki mehip kaleye çıkmaya karar vermiştik. Bizimle gelmeye kimse cesaret eyleyememişti. Evvela bu kaleye memurin çıkmazmış. Zira memlekette oraya hangi memur çıkarsa azil olur derlermiş. (…)
-2-
Esalib-i Milel
Terakkiyat-i fikriyenin tabi olduğu kavanin-i tabiiyeye dair taharriyat-i felsefiyede bulunanlardan birisi demişti ki: “Her milletin terakkiyat-ı edebiyesi umur-ı sairedeki terakkiyatı ile mütenasiptir. Vehle-i ulada bir hakikate benzeyen şu kulluk ne kadar muğfel, hakikate -bütün bütün münafi değilse bile- ne kadar az mümas olduğunu anlamak için Alman Tarih-i Edebiyatı’nı gözden geçirmek kâfidir: Filhakika on ikinci asırda gelen Papaz Lamperhet’in [Lamperhen] manzumat-ı tarihiyesiyle gözünü açan Alman Edebiyatı on sekizinci asra kadar aheste aheste terakki ederek Göte [Goethe] ve Şiller [Friedrich Schiller] zamanında son haddine baliğ olmuş, on dokuzuncu asırda Henrih Hayene’nin [Henrich Haine] deha-yı şairanesi sayesinde başka bir kıyafet almış, fakat bu kıyafet Alman Edebiyatı’nın Şiller’den sonra başlayan tedennisine mani olamamıştır; hâlbuki Almanya’nın hususat-ı sairedeki terakkiyatı -Rus Edebiyatı’na makûsen- ancak on sekizinci asrın nısf-ı ahirinde ve daha doğrusu on dokuzuncu asırda müyesser olmuştur. (…)
[Hususi Fotografimizden]
[İmza: Diran Çırakyan]