Kâffe-i mükevvenatta cari olan kavaid-i şamile-i tabiiyeden biri de edebiyatın mütemadi ve bati bir tahavvüle tabi ve ancak bu sayede terakki ve tekemmüle vasıl olmasıdır. Hakikatte her hadise-i edebiye birtakım esbabın neticelerinden, her netice-i edebiye birtakım hadisat-ı edebiyenin sebeplerinden biridir. Edebiyatın kâffe-i aksamı gibi şiirin de bu kaideye ittiba ile daima tahavvül ve teceddüt etmesi zaruridir.
Hakikate vusul imkânını takviye ettiği için müceddedat-ı şiiriyeye daima nazar-ı memnuniyetle bakmalı, şiirde yeni yeni güzellikler arayanları hoş görmelidir. Bulunan yenilikler kabul ve takdire mazhar olursa kaide şeklini alır; aksi halde mensî kalır; fakat sahibini hiçbir zaman mahçup ve muateb edemez.
(…)
Nev-residegân-ı edeb dediğimiz o erbab-ı cidd ve marifet arasında yeniliği en ziyade Cenap Şehabettin Bey iltizam ediyor; belki bu iltizamda eser-i ifrat bile gösteriyor. Cenap Bey’e sembolist diyenlerin iddialarını anlamam. Garabete inhimakı olduğundan bahsedenlere derim ki: İtikadımca bu şairin bazı elfaz ve hayalatında görülen garabet edebiyata hizmet itibariyle en büyük meziyetidir.
(…)
[Hususi Fotografilerimizden]
3
“İklim”
Bir mahalin sath-ı bahirden derece-i irtifası bir sene zarfındaki hararet ve bürudetiyle rutubet ve yübuseti ve cihat-ı muhtelifeden esen rüzgârların hangisine daha ziyade maruz olduğu, velhasıl havasının tagayyürat-ı daimesi bize orasının iklimini bildirir.
Hangi memleketin olursa olsun havası ziraatince tesirat-ı külliye husule getireceğinden ikliminin tabiatını bilmek ve ona göre bir usul-i ziraat ittihaz etmek lazımdır.
(…)