Geçen nüshadaki vaadimiz mucibince Nâbizâde Nâzım Bey merhumun metrukat-ı kalemiyesinden: Zehra unvanlı millî romanı bu nüshadan itibaren tefrika etmeye başlıyoruz ki Mahmud Sâdık Bey biraderimizin Nâbizâde Nâzım merhum ile Zehra’sı hakkında yazdığı makale dahi atiye derç olunmuştur, o makale iki kalb-i muhib ve vefadarın müfarekatından mütehassıl tesir ve telehhüf-i ciddinin inikasını Zehra’nın mütalaası dahi Nâbizâde merhumun istidad-ı fıtrisini ve kudret-i kalemiyesini nazarda katiyen isbat eyleyecektir. Muharrir-i merhumun tercüme-i hali ve Servet-i Fünûn ile olan tarihçe-i ülfeti yüz yirmi yedi numaralı nüshamızda münderiçtir. Edib-i lebib-i muhterem Recâizâde atufetlü Ekrem Beyefendi hazretlerinin Araba Sevdası unvanlı romanlarının resimleri idarehanemiz marifetiyle bir suret-i nefisede ihzar edilmekte olmakla kariben eser-i mutena-yı meskurun dahi tefrika suretiyle neşrine başlanacaktır.
İstanbul postamızı iki haftadır yazmadık, kesret-i mündericatın bu bapta dahlini inkar etmez isek de şiddetli havaların, dehşetli fırtınaların insanı olduğu yerden kımıldatmayacak derecede hüküm süren soğukların dahi tesirini unutmak caiz olamaz.
(…)
Soğuktan, soğukluktan kurtulmak için biraz sıcak bahislere geçelim mi diyorsunuz? Beyoğlu’nun, Galata’nın karnavalı geldi, balolar, ebvab-ı raks ve sefayı küşat eyledi. Şu kapıların birinden içeri girerseniz hariçteki şiddet-i sermaya mukabil, dâhilin asap gevşetici harareti, oradaki meclubin-i zevk ve sefanın ispirto yadigarı ateş-i neşvesini görürsünüz.
(…)
Bu günlerde nefais-i asar rağbetkârlarını memnun eyleyecek bir haber vardır ki o da musikişinas Haydar Beyefendi’nin yeni bir operet bestelemiş olması havadisidir. Ara sıra Beyoğlu sahnelerinde arz-ı endam ve eşkal eden operet ve opera kumpanyalarını bizim İstanbul yakası sanatkârlarının birkaç defalar taklit eylediğini gördük, bu taklit hayli eskiden başlamıştır, mesela Bel Elen [Belle Helene] operetini İstanbul tiyatrolarında seyredenler ilk zaman temaşalarından beri size hayli seneler sayabilirler, şu meyanda en yakın olarak müşahade edileni “Karmen [Carmen]”dir, en muvaffakiyet göreni de “Pembe Kız” addolunuyor ki birisi derme çatma aktörlerin nağmesiz ahenksiz hüner-füruşluğu ile daha ilk defasında mahkum-ı metrukiyet olmuştur, ikincisi “Pembe Kız” ise gördüğü rağbetin suistimale uğramasıyla şeref ve ciddiyetini kaybetmiştir.
(…)